ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

TÜRKİYE’DE NÜFUS DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

17.03.2010
580
A+
A-

Nüfusun Dağılışını Etkileyen Faktörler
Ülkelerin nüfus hareketlerini belirleyen özellikler farklılıklar göstermektedir. Toplumsal gelişmelerdeki farklılıklar nüfus artışını da etkilemektedir. Nüfusun artışında belirleyici unsur kimi ülkede ekonomi iken başka bir ülkede kültürel yapı ön planda olmaktadır.  Hemen her ülkede nüfusun dağılım yerleşim bölgelerine göre farklılık göstermektedir. Genel olarak sanayileşme oranı yüksek, ekonomik sıkıntıların az olduğu bölgelerde nüfus yoğunluğu artmaktadır. Bununla birlikte turistik bölgelerde mevsimsel olarak nüfus dağılışında farklılıklar görülebilmektedir.

Türkiye’de nüfusun dağılışını kontrol eden faktörleri genel olarak iki başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar;

• Doğal çevre faktörleri
• Beşeri çevre faktörleri

Doğal Çevre Faktörleri;
• Yeryüzü Şekilleri
• İklim Elemanları
• Hidrografik Özellikler
• Toprak Özellikleri
• Litolojik Yapı olarak sıralayabiliriz.
Bunlardan iklim (özellikle sıcaklık ve yağış) ve yeryüzü şekilleri (özellikle yükselti
ve eğim değerleri) ile nüfus dağılış düzeni arasında çok sıkı bir paralellik vardır.
Gerçekten iklimin insan hayatı için uygun olduğu 0-500 m’ler arasındaki kıyı kuşağımızda
ülke nüfusumuzun %49.2 ‘si yaşar. Oysa bu sahalar toplam yüzölçümümüzün
%28 kadarıdır.
0-500 m. kuşağının üzerinde yükseltiye sahip sahalarda ise bu kez yeryüzü şekilleri
önemli rol oynar ve alçak platolar, ovalar, depresyonlar ve oluk sahaları nüfus çekim
merkezleri olarak göze çarparlar.

Beşeri Çevre Faktörleri
Nüfusun dağılışında bizzat insanın kendisi ve eserlerinin de etkisi önemlidir. Bunların
başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:
• Ulaşım sistemindeki gelişmeler
• Doğal zenginlik kaynaklarının keşfedilip, işletmeye açılması
• Sanayi tesislerinin kurulması
• İç ve dış göçler
• Tarih içinde ülke sınırlarındaki değişmeler
• Turizm amaçlı yatırımlar
• Tarım sektöründeki teknik gelişmeler
4. Türkiye’de Nüfus Dağılışı ve Bunu Etkileyen
Faktörler
4.1. Nüfusun Alansal Dağılışı
Türkiye’de nüfusun alansal dağılışına bakıldığında ilk dikkati çeken özellik dağılımın
tekdüze olmadığıdır.
Konu coğrafi bölgeler yönünden de alınırsa, en yüksek nüfus yoğunluğu değerlerine
Karadeniz bölgesinin doğu bölümünde ve kıyı şeridinde rastlanır. Ilıman bir ikli-İ
min görüldüğü bu kesimin hemen gerisinde yükselen kıyıya paralel dağlık alan nüfus
yönünden oldukça boştur. Karadeniz kıyılarında doğudan batıya doğru ilerlerken
Orta Karadeniz bölümünde dağların alçalması ve kıyıdan uzaklaşması nedeni
ile yoğun kuşağın iç kesimlere doğru genişlediğini söyleyebiliriz. Burada Bafra ve
Çarşamba ovaları ile Yeşilırmak ve Kelkit vadileri yoğun nüfuslanmıştır. Ulaşım
imkanlarının yeterince geliştirilemediği Batı Karadeniz bölümünde Zonguldak ve
Ereğli çevresi ile içte Bolu ve Düzce ovalarında yoğun nüfustan bahsedilebilir.
Gerek çok uygun coğrafi özellikleri, gerekse beşeri faktörlerin etkisi ile Marmara
bölgesi, ülkemizin en yoğun nüfuslanmış kesimidir. Nitekim bölge içinde kuzeyde
Karadeniz’e bakan Yıldız Dağları bölümü ve Biga yarımadası dışında hemen her yörede
nüfus yoğunluğu yüksek düzeydedir. Ege bölgesinde tarımsal verimin yüksek
olduğu Gediz, Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Bakırçay çöküntü ovaları
(graben) ve İzmir civarı Türkiye nüfus yoğunluğu ortalamasının çok üstünde nüfuslanmış
yerlerdir. Buna karşılık depresyonları birbirinden ayıran kırık dağları
(horst) ve İçbatı Anadolu bölümünde yükselen dağ kütleleri çoğu yerde hemen hiç
nüfuslanmamıştır.
Akdeniz bölgesi içinde Çukurova ile Antalya ve Hatay ovaları başlıca nüfus yoğunluk
bölgeleri olarak dikkati çekerler. Oysa Teke ve Taşeli platoları ile Torosların geniş
dağlık sahaları sadece geçici yerleşilerek, yer yer mevsimlik olarak nüfuslanır.
Doğu Anadolu’da nüfus genel olarak seyrek olmakla birlikte Iğdır, Erzurum, Erzincan,
Malatya ve Elazığ depresyon ovaları yoğun nüfuslu adalar halindedir. Yüksek
platolar ve dağ kütleleri ile Hakkari bölümünün hemen tamamı (Yüksekova dışında)
bomboş denilecek kadar az nüfuslanmıştır.
Geniş alanlarda düşük nüfus yoğunluğu ile karakterize olan bölgemiz ise İç Anadolu’dur.
Diğer bölgelerden farklı olarak burada vadi boyları ve depresyon tabanları
seyrek nüfusludur. Buna karşılık su kaynağı durumundaki dağların etekleri yoğun
nüfus barındırırlar. Örneğin; Kızılırmak vadisi ile Yukarı Sakarya vadisi az nüfuslanmışken,
Erciyes dağının eteğinde Kayseri, Melendiz eteğinde Niğde, Torosların
kuzey eteklerinde Konya, Karaman ve Ereğli, Sultan dağları eteğinde Alaşehir yerleşme
merkezleri mevcuttur.
Nihayet Güneydoğu Anadolu bölgemizde az yağışlı düzlükler tenha, buna karşılık
dağ etekleri ve Mardin Eşiği gibi basık sırtlar daha fazla nüfusludur. Ayrıca GAP
projesinin tamamlanmasının ardından Suriye sınırı boyunca uzanan sahanın da yoğun
bir şekilde nüfuslanacağı söylenebilir.

Nüfus miktarı Ülke genelindeki
Bölge (milyon) payı (%)
Marmara 13.0 23.0
İç Anadolu 9.3 16.4
Karadeniz 8.3 14.7
Akdeniz 7.5 13.3
Ege 7.4 13.3
D.Anadolu 5.8 10.6
G.D.Anadolu 4.9 8.7
Türkiye’de Nüfus Yoğunluğu
Aritmetik Nüfus Yoğunluğu

Sınırları belli bir sahada yaşayan toplam nüfusun, o sahanın yüzölçümüne
bölünmesiyle en basit nüfus yoğunluğu kavramı olan “Aritmetik Nüfus Yoğunluğu”
elde edilmektedir. Buna göre, Türkiye’nin 1990 yılına ait nüfus yoğunluğu
1927 yılında 18 olan yoğunluk değerimiz 1990’da 73 kişiye çıktığına göre, 1927-90
devresinde Türkiye aritmetik nüfus yoğunluğunda dört katından fazla bir artış
meydana gelmiştir. Gerçekleşen bu büyüme kuşkusuz nüfusumuzun artması, fakat
ülke yüzölçümünün sabit kalmasıyla ilgilidir.
1960 yılı sayım sonuçlarına göre ülkemizin aritmetik nüfus yoğunluklarını hem
izdüşüm, hem de gerçek yüzölçümümüzü dikkate alarak hesaplayınız.
Aslında aritmetik nüfus yoğunluğu arazi-nüfus ilişkisini ortaya koymada pek güvenli
değildir. Çünkü nüfusun araziye eşit olarak dağıldığı farzedilmiş ve yüksek
dağlık sahalar, ürün elde edilemeyen alanlar veya ormanlar da nüfuslanmış olarak
hesaba katılmıştır. Bu tür sakıncalarına rağmen aritmetik yoğunluk değerleri pedagojik
yönden ve karşılaştırma yapmaya imkan vermesi bakımından önemlidirler.
Aşağıdaki tablolarda ülkemizin 1990 yılı aritmetik nüfus yoğunluğunun bazı Avrupa
ülkeleri ve komşu ülkeler ile karşılaştırması verilmiştir.

Ülkeler Km2 / nüfus
Türkiye 73
Fransa 101
İngiltere 232
Belçika 318
Hollanda 353
D.İ.E. kaynaklarında kullanılan
774.815 km2 ‘lik yüzölçümümüz
izdüşüm
alan (göller hariç) olup, ülkemizin
gerçek alanı olan
814.578 km2 ‘lik değer dikkate
alındığında aritmetik
nüfus yoğunluğumuz 69.3
olarak hesaplanır.
56.473.035
774.815
= 72.9 kişi/km2 olarak bulunur.

Ülke Alan (km2) Km2 / nüfus
İran 1.648.000 33 (1990)
Irak 438.310 42 (1990)
Suriye 185.000 70 (1992)
Türkiye 774.815 73 (1990)
Yunanistan 132.000 77 (1992)
Gürcistan 69.700 78 (1990)
Azerbaycan 86.600 80 (1990)
Bulgaristan 111.000 81 (1992)
Ermenistan 29.800 117 (1991)
Aritmetik nüfus yoğunluğumuzun illere ve bölgelere göre dağılışı incelendiğinde
ilden ile ve bölgeden bölgeye önemli farklar olduğu dikkati çeker. Bu farklarda esas
rolü il veya bölge yüzölçümlerinin büyüklüğü ile göç alıp verme durumu oynar.
Örneğin; en küçük ikinci coğrafi bölgemiz olan Marmara, 1990’da 193’e varan yoğunluk
değeri ile ülkenin en çok nüfus çekmiş bölgesi konumundadır. En büyük
bölgemiz olan D.Anadolu ise en az nüfuslanmış olarak dikkati çeker (Tablo 6.6 ve
Tablo 6.7’yi inceleyiniz).
Tablo 6.6: Coğrafi Bölgelerimizde Nüfus Yoğunlukları
Yüzölçümü Nüfus Yoğunluğu
Bölge (km2) (Km2 / nüfus)
Karadeniz 143.537 58.3
Marmara 67.306 193.0
Ege 93.139 80.2
Akdeniz 122.927 61.4
İç Anadolu 163.057 57.0
D. Anadolu 165.436 35.5
G.D. Anadolu 59.176 82.9
Tablo 6.7: Aritmetik Nüfus Yo0ğunluğu En Yüksek ve En Düşük İller (1990)
İl Nüfus Yoğunluğu
İstanbul 1299.1
Kocaeli 254.4
İzmir 212.0
Hatay 195.5
Erzincan 24.6
Tunceli 15.3
Hakkari 17.4
Gümüşhane 15.1

Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu

Aritmetik nüfus yoğunluğunda ortaya çıkan ve daha önce bahsettiğimiz sakıncalı
durumu bir ölçüde giderebilen bir diğer nüfus yoğunluğu kavramı “Fizyolojik Nüfus
Yoğunluğu”dur. Toplam nüfusun tüm ülke yüzölçümüne değil, sadece tarım
yapılan ekili-dikili alana bölünmesi ile elde edilir.
Buna göre; 1990 yılı nüfusumuzu (56.473.000) ekili-dikili alana (286.450 km2) dağıttığımızda
km2 ‘ye 197.1 kişi düşer. Bu rakam, aritmetik nüfus yoğunluğundan
daha gerçekçidir. Şöyle ki, 1 km2’lik tarımsal alanın Türkiye’de yaklaşık 197 kişinin
beslenmesini, doyurulmasını sağladığını gösterir. Çeşitli ülkelere ait fizyolojik
nüfus yoğunluğu değerlerine bakıldığında ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre
bir karşılaştırma yapmak zordur. Nitekim Japonya (2821), Hollanda (1723) ve Belçika
(1264) gibi gelişmiş ülkelerde yüksek düzeyde olmasına karşın, bir başka gelişmiş
ülke olan ABD’de (123) düşük değerlerle karşılaşılıyor. Yine de sanayileşmiş Batı
Avrupa ülkelerine oranla fizyolojik nüfus yoğunluğumuzun düşük olması, Türkiye’de
tarım alanlarının beslemek zorunda olduğu nüfus miktarı bakımından henüz
çok büyük problemler yaşanmadığını gösteriyor. Fizyolojik nüfus yoğunluğu şüphesiz
aritmetik yoğunluk kavramına göre daha fazla açıklama kuvveti olan bir kavramdır.
Ancak bu metodun da kuşkusuz bazı sakıncaları vardır. En önemli sakıncası
ise ülkenin tüm nüfusunu tarımla uğraşıyormuş gibi varsaymasıdır.

Tarımsal Nüfus Yoğunluğu

Sadece tarım ve hayvancılıkla geçinen çiftçi nüfusun ekili-dikili alanların yüzölçümüne
bölünmesiyle elde edilir. Başka kelimelerle kırsal nüfusla tarımsal arazi yüzölçümünün
birbirine oranlanması işlemine dayanır. 1990 sayım sonuçlarına göre
Türkiye’de kırsal nüfus 23.146.684 kişidir (D.İ.E.). Bu değeri ekili-dikili alana böldüğümüzde,
tarımsal nüfus yoğunluğunun 80.8 kişi/km2 olduğu görülür. Ancak, bu
yoğunluk değeri coğrafi bölge ve bölümlerimiz arasında önemli farklar gösterir. Rize,
Artvin ve Hakkari gibi kır nüfusunun fazla, buna karşılık tarım topraklarının az
olduğu sahalarda tarımsal nüfus yoğunluğu artmaktadır. Konya, Şanlıurfa gibi geniş
tarım alanlarının bulunduğu illerde tarımsal nüfus yoğunluğu ise düşmektedir.
Gelişmiş ülkelerde kırsal nüfus oranları oldukça düşüktür. Başka kelimelerle, gelişmiş
ülke çiftçisi, ülkemiz çiftçisine oranla daha fazla ekili-dikili toprağa sahiptir.
Fizyolojik yoğunluk hesaplamalarına
çayır ve meralar
katılmamaktadır.
Oysa çayır ve meraların da
toplam tarım arazisi içinde
ele alınmasıyla elde edilecek
fizyolojik yoğunluk
değeri daha isabetli olacaktır.
Aritmetik
Nüfus
Yoğunluğu
=
Toplam
nüfus (kişi)
Yüzölçümü
(km2)
Fizyolojik
Nüfus
Yoğunluğu
=
Toplam
nüfus
Ekili-dikili
arazi
Tarımsal
Nüfus
Yoğunluğu
=
Kırsal
nüfus
Ekili-dikili
alan
Sonuçta, hangi yoğunluk metoduyla hesaplanırsa hesaplansın ortaya çıkan değerler
sadece genel anlamlar ifade ederler. Çünkü her üç metodun da ortak noktası nüfusun
araziye eşit dağıldığı varsayımından hareket etmesidir. Oysa böyle bir dağılım
dünyanın hiçbir kesiminde yoktur. Bu nedenle ülkemizin nüfus dağılış düzeni
doğal ve beşeri çevre faktörleri gözönüne alınmadan incelenmemelidir

Destekegitimi
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. Gözde dedi ki:

    İşte, TÜRKİYE’DE NÜFUS DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER konusu da hazır…