Oradakiler Öyle mi?
Engelliler ile ilgili hafta boyunca, tüm özel günlerde olduğu gibi, abartılmış bir özentiyle törenler düzenlendi, bolca yazılar yazıldı. Ben biraz da farklı konuya değineceğim yazımda.. “Her şeyi abartan bir toplumuz” diye başlasam, biraz sempatik olacak! Gittiğimiz yerlere, uğradığımız zamanlara neden hep kendimizin dışındaki ayrıntılar olarak bakıyoruz? Oradakilere bir “tırnak içinde” işareti düşecek kadar kendimizi peşinen bir “üst” olarak görme eğilimimiz var ki? Oysa sıradan olmak bile bir doğallık gerektirmiyor mu?
Sonuna -istik, -engelli,-bozukluk gibi takılar ekleyerek, nitelendirdiğimiz kişilere niye bu denli acınası varlıklarmış gibi davranıyoruz ki? Ezik miyiz biz? 30-40 ya da 60 yaşında kişilik peşinde koşan hayali önderler miyiz? İşte bakın şu gazateci bir fotograf çekmiş, bir sanat eserinin önünde! Engelli diye etiketlenmiş bir çocuğun çok özel belki de gizli kalması gereken bir an’ını çekmiş. Sonra da bunlara nasıl davranmamız gerektiğiyle ilgili hayatta belki de hiç ifade edilmemiş bir ağda diliyle dersler vermiş! Oysa o çocuk hiç öyle durmadı ki? O çocuk, o zihinsel engelli bir kez daha durmayacak öyle, bir kapının yüzüne sonsuz bir aydınlıkla açıldığını göremeyecek. Tıpkı görünenin en öndekini gördüğünüz gibi bunu da göremediniz.
Onların hayatı sizin bildiğiniz gibi değil, sizin gördüğünüz gibi de değil oradakiler! Öyle tırnak içine alıp ünlem işaretleri uladığınız sözcüklerle anıldığı gibi de…!
Ellerine tutuşturulan mikrofonlara dökülen sevinç sözcükeri de… Onların hayatlarının payandasında hep bir anne hep bir baba var. Acımalardan, yazıklamalrdan geçen bir erken ölüm var. Bol yoksulluk var. Engelinin arkasında yatan kocaman bir “imkansızlık” var.
Gün geliyor onların gününde atılan manşetlerde “elleriyle görüyorlar” söylemi ve inanılmaz başarıları! yılda bir gün ya da bir hafta ilgilenilip unutulan diğer tüm “ötekiler” gibi. Sanki sivil bir yurttaşın, sosyal bir devletin yapması gerekenlerin 1-2 sayfalık yazının sihirli sözcükeri gibi… Sonra protokoller beliriyor, kendi yaptığı üründen haberi olmayan bir engellinin yaptığı resimler sergilenip satılıyor. Oysaki o çocuğun bir odası asla yok, bir dolabı… O çocuğun kaybetmekten üzüntü duyacağı bir ödülü yok!
Ötekileşmeden girebileceği bir yüzme havuzu var mı? Bir spor salonu? Ya oyun bahçesi? Büyük şehirleri yönetenlerin her birinin eteğinden düşmeyen bir Engelli birimi var da onun tepesindekiler engelli mi? Ha bulundu bulunacak diye teknoloji haberleri yayanlar, milyonlarca kişinin ilgisinden başka ne amaçlıyorlar ki? Örneğin bu haberleri sektirmeden anlatan engelli dostları, Türkiye’de kaç görme engellilin ‘Navigation’ ya da navigasyon aletine sahip olduğunu araştırır mı? Bırakınız sahipliği kaç kişinin ‘Navigation’ ya da navigasyon teriminden haberdar olduğunu? Acaba Braille printeri var mı? Braille biliyor mu? Bilgisayarı, Ekran okuma programı var mı? Kaç görme engelli JAWS for Windows’ biliyor ya da kullanıyor? Hadi geçelim navigasyonu, GPS yi PC yi GVZ ya da Jaws’ı. Peki bastonu olmayan? Tekerlekli sandalyesi olmayan?
Hadin araştıralım bakalım sevgili engellilik üzerinde kalem oynatan arkadaşlarım. Onların görünen hayatlarının arkasında asansörsüz binalar, duraksız otobüsler lokantasız yemekler var! Onların bulusuz hayallerini süslemeyen kapkara bulutlu gelecekleri var! Şimdi anladınız mı niye yazının başılığı “Oradakiler Öyle mi?”
Tebessümle okumanızı istemediğim bir yazı bu. Çok kısa ve çok eksik oldu. Üstü kapalı ve ortaya karışık oldu. Oldu ama kendileri zaten “çok anlar” olanlar için sevimsiz bir okuma sayfası oldu!
Onur Genç ADA
“Kendi yaptığı ürününde haberi olmayan bir engellinin yaptığı resimler sergilenip satılıyor….”Sevgili Onur seni kutluyorum. Düşüncelerine katılıyorum. Belki de neler yapılabileceğini biliyorlar.Düşünmek mi istemiyorlar? Sevgili Onur görüşmek üzere.