METİNLERİN ÖZELLİKLERİ
Sanat Metinlerinin Özellikleri
Sanat metinleri okuyucuya estetik zevk vermeyi amaçlar. Sanat metinleri yan anlam bakımından zengin, çağrışım gücü yüksek metinlerdir. Dil sanatlıdır, üslûp kaygısı vardır. Öyküleyici ve betimleyici anlatım türleri kullanılır. Bilgilendirme amacı yoktur. Olaylar gerçek ya da kurmacadır. Sanat metinlerinin okuyucu üzerindeki etkisi, okuyucunun bilgi, kültür, zevk, anlayış ve ruhî durumuna göre değişir. Sanat metinleri, sanatçı ile okuyucu arasında iletişim aracıdır.
Öğretici Metinlerin Özellikleri: Öğretici metinlerde okuyucuya bilgi verme amacı vardır. Dil göndergesel işlevde kullanılır. Kurmaca yoktur, gerçekler anlatılır. Açıklayıcı anlatım türü kullanılır. Sade bir dil kullanılır, üslûp kaygısı yoktur.
FABL
Hayvanlar, bitkiler ve cansız nesneler arasında geçtiği hayal edilen olayların anlatıldığı manzum hikâyelerdir. İnsan duygusu ve karakteri verilerek; hayvanlar, bitkiler ve cansız varlıklar üzerinden insan anlatılmış olur. Fabllarda teşhis ve intak sanatlarından bolca yararlanılır ve fablın sonunda bir ahlâk dersi (kıssadan hisse) çıkarılır.
Türk edebiyatında fabl türünde ilk örnek, 15. yüzyılda Şeyhî’nin yazdığı ve kahramanları eşeklerle öküzler olan “Harname” (Eşekname) adlı mesnevidir. Dünya edebiyatında Hint bilgesi Beydeba’nın yazdığı “Kelile ve Dimne” bu türün ilk örneklerindendir. Batı edebiyatında ise, Eski Yunan edebiyatında Ezop (Aisopos), Fransız edebiyatında La Fontaine bu türün tanınmış diğer temsilcileridir.
MASAL
Masallar, olağanüstü ve hayalî olayların anlatıldığı anonim ürünlerdir. Masallarda gerçek hayattan kişilerin yanı sıra, cin, peri, dev gibi olağanüstü varlıklar da bulunur. Zaman ve yer belirsizdir. Hayal gücünün ürünüdürler. Düzyazı biçimindedir ve nesillerden nesillere anlatılagelmiş bir edebiyat türüdür. Masalların sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. Bu bakımdan çocuk eğitiminde önemli yer tutar. Masallar üçüncü kişi ağzından anlatılır.
Masallar; “döşeme, olay ve dilek” bölümlerinden oluşur. Döşeme bölümü genellikle bir tekerlemeden oluşur ve dinleyici olağanüstü bir hikâye dinlemeye hazırlanır. (Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde; Bir varmış bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş; Develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken gibi.) Olay bölümü, olayların belli bir düzen ve plan içinde anlatıldığı ve sonuçlandırıldığı bölümdür. Dilek bölümünde de, genellikle iyi dileklerle masala son verilir. (Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine; Gökten üç elma düştü…)
Dünya edebiyatında Alman Grimm Kardeşler, Türk edebiyatında Eflâtun Cem Güney masal derleyen yazarlardır.
HİKÂYE (ÖYKÜ)
Gerçek ya da gerçeğe uygun olarak tasarlanmış bir olayı, bir durumu “zaman, mekân (yer) ve kişi” unsurlarına bağlı olarak güzel bir şekilde, edebî bir üslûpla anlatan yazı türüne denir.
Dünya edebiyatında İtalyan Boccacio (Bokasiyo)’nun “Dekameron Hikâyeleri” ilk hikâye örneği olarak kabul edilir. Batıda yetişen diğer önemli hikâyeciler ise şunlardır: Guy de Maupassant, Alphonse Daudet, O Henry, Mark Twain, John Stainbeck, Anton Çehov vb
Türk edebiyatında modern hikâyeden önce “halk hikâyeleri, destanlar, masallar, efsaneler, mesneviler” bu türün yerini tutan ürünlerdi. Bugünkü anlamda modern hikâye edebiyatımıza Tanzimat’la birlikte geldi. Modern hikâyeye geçişin ilk denemesi, Emin Nihat’ın “Müsameretname” adlı, masal özellikleri taşıyan eseridir. Edebiyatımızda Batılı anlamda ilk hikâye kitabı kabul edilen eser, Ahmet Mithat Efendi’nin “Letaif-i Rivayât”ıdır. Batılı anlamda ilk başarılı hikâye kitabı ise, Samipaşazade Sezai’nin “Küçük Şeyler” adlı eseridir.
Türk edebiyatında tanınmış hikâye yazarları ise şunlardır: Ahmet Mithat Efendi, Halit Ziya Uşaklıgil, Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Memduh Şevket Esendal, Reşat Nuri Güntekin, Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Haldun Taner, Aziz Nesin, Muzaffer İzgü, Orhan Kemal, Tarık Buğra, Sevinç Çokum, Emine Işınsu, Mustafa Kutlu, Osman Çeviksoy, Bilge Karasu vb.
Hikâyenin Unsurları: Olay, kişiler, zaman, mekân (yer, çevre), üslûp (dil ve ifade)tur.
Hikâye Çeşitleri
Hikâyeler “tarz ve teknik” bakımından, “olay hikâyesi” ve durum hikâyesi” olmak üzere ikiye ayrılır. Bunların dışında “ben merkezli hikâye” ile “halk hikâyeleri” de vardır ki böylece sayı dört olmaktadır.
1- Olay Hikâyesi (Klasik Hikâye): Anlatılan olay, “kişi, zaman ve mekân” unsurlarına bağlı olarak verilir. Bu tarz hikâyelerde anlatılanlar “olay” üzerinde yoğunlaşır. Genellikle “serim, düğüm, çözüm” bölümlerine uyularak yazılır. Bu tarz hikâye anlatımı, Fransız edebiyatının önemli isimlerinden Guy de Maupassan (Guy Dö Mopasan) tarafından geliştirildiği için bu çeşit hikâyelere “Mopasan tarzı hikâye” de denir.
Mopasan tarzı hikâyelerde, anlatılan bir olay, bir başlangıç ve bir son vardır. Olay sağlam bir mantıkla geliştirilerek işlenir. Okuyucuya pek fazla hayal kurma ve yorum yapma imkânı verilmez. Türk edebiyatında bu tarz hikâyenin ilk önemli temsilcisi Ömer Seyfettin’dir.
2- Durum Hikâyesi (Kesit Hikâyesi, Modern Hikâye): Durum hikâyelerinde olay çok fazla ağırlıkta değildir. Bununla birlikte “duygu, düşünce, hayal, davranış, kişisel ve sosyal yorumlar” gibi unsurlar ön plandadır. Psikolojik tahliller bu tür hikâyelerde önemli yer tutar. Hikâye, olay hikâyesinde olduğu gibi bir sonuca bağlanmayabilir. Yani okuyucuya daha çok yorum yapma ve hayal kurma imkânı tanınır. Durum hikâyesi, ünlü Rus hikâyecisi Anton Çehov tarafından yaygınlaştırıldığı için “Çehov tarzı hikâye” adıyla da anılır. Türk edebiyatında bu tarz hikâyenin en önemli temsilcileri Sait Faik Abasıyanık ile Memduh Şevket Esendal’dır.
3- Ben Merkezli Hikâye: Gözlem ve olaylardan hareketle bireysel bunalımların, içi çatışmaların anlatıldığı hikâyelerdir. Bu hikâyelerde yazarın kişiliğiyle hikâye kahramanının kişiliği iç içe girmiştir. Gerçeklikle hayaller bir arada verilir. Hikâyenin kahramanı, kendini çevreleyen dünyayı kendi ruh hâline göre anlatır; düşlerine sığınır.
Ben merkezli hikâyeler, olay hikâyesinden ziyade durum hikâyesine yakındır. Hikâyeler birinci şahsın ağzından (kahraman anlatıcının bakış açısı) anlatılır. Hikâyeler, çarpıcı ve beklenmedik bir sonla bitirilir. Sait Faik Abasıyanık’ın bazı hikâyeleri, Bilge Karasu’nun hikâyeleri bu hikâye türüne örnektir.
4- Halk Hikâyeleri: Nazımla nesrin iç içe olduğu uzun aşk ve kahramanlık hikâyeleridir. Bunlar destan döneminin sonlarına doğru ortaya çıkmış ürünlerdir. Tarihî olaylara, destanlara göre daha az yer verilir. Kişiler de gerçeğe daha yakındır. Hikâyeler genel olarak saz eşliğinde, âşıklar tarafından anlatılır. Ağırlıklı olarak aşk konusu işlenir. Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun Ferhat ile Şirin, Karacaoğlan gibi. Bunun yanında kahramanlık hikâyeleri de vardır. Hazreti Ali’nin Cenkleri, Köroğlu, Battal Gazi gibi. Dede Korkut Hikâyeleri edebiyatımızda, destan geleneğinden halk hikâyeciliği geleneğine geçişin ürünleridir. Destanlardaki “alp” tipi, halk hikâyelerinde yerini “âşık” tipine bırakmıştır.
ROMAN
Hayatı en gerçek ve geniş boyutlarıyla ele alan, yaşanan veya tasarlanan hayatı, kişileri, toplumu, karakterleri, görenekleri, çevreyi en geniş şekilde inceleyen; duyguları, tutkuları çözümleyen uzun hikâyelere roman denir.
Romanın Unsurları: Romanda da, hikâyede bulunan “olay (olaylar zinciri), kişiler, yer, zaman ve üslûp (dil ve ifade)” unsurları bulunur.
Roman Türleri
Romanlar işledikleri konulara göre şu türlere ayrılır:
1- Tarihî Romanlar: Bu tür romanlar, tarihin değişik dönemlerindeki olayları işler. Kahramanları gerçek veya hayalî olabilir. Ancak anlatılanlar tarihî gerçeklere çoğu zaman uygundur. Tarihî roman, romantizm akımının ürünüdür. Dünya edebiyatında bu türün ilk örneğini İngiliz yazar Walter Scott vermiştir. Türk edebiyatında ilk tarihî roman Namık Kemal’in “Cezmi” adlı eseridir. Şu eserler de tarihî roman türüne örnektir: Monte Cristo (Aleksandre Dumas), Taras Bulba (Gogol), Salambo (Gustave Flaubert), Küçük Ağa, Osmancık (Tarık Buğra), Devlet Ana (Kemal Tahir), Bozkurtlar, Deli Kurt (H. Nihal Atsız), Kilit, Kapı, Çatı vb. (Mustafa Necati Sepetçioğlu).
2- Sosyal Roman: Toplumsal sorunları işleyen romanlardır. Bu tür romanlarda sosyal olay ve olguların (ihtilâl, sınıf çatışmaları, köyden şehre göç, ırkçılık, yoksulluk…) sebepleri üzerinde durulur. Sefiller (Victor Hugo), Gazap Üzümleri (John Stainbeck), Bereketli Topraklar Üzerinde (Orhan Kemal).
3- Psikolojik Roman: Bu tür romanlara tahlil romanı da denir. Psikolojik romanlarda roman kahramanlarının ruh çözümlemeleri yapılır; onların insanlara, olaylara ve topluma bakışı yansıtılır. Psikolojik roman türünün dünya edebiyatındaki ilk örneği Madame de la Fayette’in “Princesse de Cleves” adlı eseri, Türk edebiyatındaki ilk örneği ise Mehmet Rauf’un “Eylül” adlı romanıdır. Bizim edebiyatımızda ayrıca Peyami Safa ile Ahmet Hamdi Tanpınar da bu türde başarılı romanlar yazmıştır. Şu eserler bu roman türünün örnekleridir: Suç ve Ceza (Dostoyevski), Genç Werter’in Acıları (Goethe), Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Bir tereddüdün Romanı (Peyami Safa), Huzur (Ahmet Hamdi Tanpınar).
4- Macera (Serüven) Romanı: Günlük hayatta her zaman rastlanmayan, şaşırtıcı, değişik ve esrarlı olayları konu edinen romanlardır. Bu tür romanlarda olaylar, okuyucuyu şaşırtacak ve heyecanlandıracak şekilde gelişir. Kahramanlar çok hareketli, kurnaz, cesur ve kuvvetlidir. Bu romanlarda olayların geçtiği çevre de sık sık değişir. Şu romanlar bu türe örnek olarak verilebilir: Robinson Crouse (Daniel Defoe), Define Adası (Stevenson), Hasan Mellah (Ahmet Mithat Efendi).
Polisiye romanlar ile egzotik (uzak ülkeleri konu alan) romanlar da macera romanı kapsamında düşünülebilir. Polisiye romanlarda hırsızlık, soygun, cinayet olayları işlenir. Örnek: Agathe Chritie’nin “Nil’de Ölüm, Şark Ekspresinde Cinayet” romanları gibi. Egzotik romanlarda ise Avrupa’ya uzak ülkelerin manzaralarını, oralarda yaşayanların töre ve geleneklerini anlatmak esastır. Örnek: Piyer Loti’nin “İzlanda Balıkçısı” adlı romanı gibi.
5- Bilimkurgu Romanları: Bu tür romanlarda gerçeklerden yola çıkılarak tahmine dayalı bir anlatım yolu benimsenir. Bilimkurgu romanları, varsayımlara dayanır ve günümüz gerçeklerinden yola çıkarak geleceğe ait tahminlerde bulunur. Olandan çok olması beklenenler anlatılır, ütopyalardan söz edilebilir. Jules Verne’in romanları (Ay’a Seyahat, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah) bu türün güzel örnekleridir.
6- Fantastik Romanlar: Bu tür romanlarda anlatılan olaylar tamamen hayal ürünüdür ve uydurma bir dünyada geçer. Zaman belirli veya belirsiz olabilir. Roman kahramanları olağanüstü özelliklere sahip olabilir. Mekân, olağanüstü, hayalî ögelerden oluşur. Fantastik romanlarda hayal, varsayım, abartma gibi unsurlar çok kullanılır. Örnek: Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Narnia Günlükleri gibi.
7- Biyografik Roman: Bir devlet, bilim veya sanat adamının hayatını konu alan romanlardır. Bu tür romanlarda, esere konu olan kişinin hayatı, onu çok iyi tanıyan bir yazar tarafından roman tekniği ve kurgusuyla anlatılır. Oğuz Atay’ın “Bir Bilim Adamının Romanı” adlı eseri bu türe örnektir. Eğer yazar romanını kendi hayatı etrafında kurgular ve yazarsa bu tür romanlara da otobiyografik roman denir. Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur” adlı romanları bu yönüyle otobiyografik roman olarak kabul edilir.
Roman Hakkında Önemli Notlar
Edebiyatımızdaki ilk roman örneği, “Taaşşuk-ı Talât ve Fitnat” (Şemsettin Sami), ilk edebî roman “İntibah” (Namık Kemal), ilk tarihî roman “Cezmi” (Namık Kemal), ilk psikolojik roman “Eylül” (Mehmet Rauf), ilk köy romanı “Karabibik” (Nabizade Nazım), ilk realist roman “Araba Sevdası” (Recaizade Mahmut Ekrem), ilk natüralist roman “Zehra” (Nabizade Nazım), ilk töre romanı “Kiralık Konak” (Yakup Kadri Karaosmanoğlu), ilk tezli roman “Yaban” (Yakup Kadri Karaosmanoğlu), ilk kadın konulu roman “Handan” (Halide Edip Adıvar), Batı teknikli ilk roman “Aşk-ı Memnu” (Halit Ziya Uşaklıgil), ilk çeviri roman “Telemak” (Yusuf Kâmil Paşa tarafından Fenelon’dan).
Nehir Roman: Aynı yazarın, konusu itibariyle birbirinin devamı olan romanlarına nehir roman denir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun romanları gibi.
Dünya edebiyatında bugünkü anlamda roman türünün ilk başarılı örneği kabul edilen eser, Cervantes’in “Don Kişot” adlı romanıdır. (16. yüzyıl larında)