ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

ÇOCUĞUN DÜNYASINDA TRAVMATİK OLAYLAR

10.09.2009
649
A+
A-

ÇOCUĞUN DÜNYASINDA TRAVMATİK OLAYLAR
Aniden gelişen ve hayatı olumsuz etkileyen, başa çıkılması zor olan olaylara travmatik olaylar (zorlu yaşam olayları) adı verilir. Kazalar, deprem, doğal afetler, yangın, yaralanma, bir yakının ölümü, taciz, şiddet ve eziyet görme, savaş gibi durumlar bu olaylar arasında sayılabilir. Bu olaylar, insanın yaşamı, vücudun bütünlüğü, sevdikleri, yaşam ve değer sistemleri için ciddi olarak tehdit içerir ve kişiyi çaresiz bırakır. Bazen bu olayların ikisi birlikte görülebilir; örneğin bir afetin sonunda aileden biri kaybedilebilir ya da ekonomik sıkıntılar yüzünden ailede şiddet yaşanabilir.

Her insanın doğal olarak etkilendiği, benimsemekte zorlandığı bu olaylardan, yaşama ilişkin bakış açısı henüz yeterince gelişmemiş ve olumlu başa çıkma yöntemlerini kullanmayı daha öğrenmemiş olan çocuklar, çok daha fazla etkilenir. Hatta yetişkinler için normal olan bazı olaylar bile çocuklar üzerinde travma etkisi yaratabilir.
Travmatik olay yaşayan kişide; yaşanan olayın defalarca hatırlanması, o sıradaki görüntülerin tekrar tekrar gözün önünden geçmesi, olayın yaşandığı yerlere gitmek istememe (kaçınma) gibi tepkiler görülür. Ayrıca vücut, heyecan ve korku durumundaki gibi fizyolojik uyarılmışlık haline geçer; nabız artışı, göz bebeklerinin büyümesi, işitmenin keskinleşmesi gibi tepkiler verir. Bunlar, travmadan sonra ortaya çıkan stres tepkileridir ve uzun süre devam edebilir. Çocuklarda bunların yanında başka tepkiler de görülebilir.
Travma yaşayan çocuk, yağmur, rüzgâr gibi doğal olaylardan korkabilir, güvensiz ve bağımlı hale gelip öncesi yaşlardaki davranışlarına gerileyebilir; daha küçük bir çocuk gibi davranabilir, yatağını ıslatabilir. Ayrılık kaygısı yaşayabilir; aileden, sevdiklerinden ayrılmak istemez, onların yokluğunda başına kötü şeyler geleceğinden ya da kendisi bir yere gidince geride kalanların böyle olaylarla karşılaşabileceğinden korkar, bunun sonucunda okula da gitmek istemez. Evde ve okulda davranış bozuklukları yaşayabilir, okul başarısı düşebilir. Sinirli olabilir, aşırı huzursuzluk, suçluluk ve değersizlik duyguları içinde kalabilir. Dikkat, konuşma sorunları yaşayabilir, konsantre olmada, karar vermede zorlanabilir.
Bunların etkisiyle davranışlarında da değişiklikler görülebilir; daha hareketli, saldırgan veya tersine sessiz, mesafeli olabilir, içine kapanabilir, sürekli bir şeyler isteyebilir, hırçın ve isyankâr davranabilir. Ayrıca ölüme ve hayatın yaşamaya değmediğine ilişkin düşünceler içinde kalabilir. Sevdiği etkinliklere, yapması gereken şeylere ve oyunlara karşı ilgisi azalabilir, ya da aynı oyunları sürekli tekrarlayabilir.
Kâbuslar, uyku sorunları, kilo kaybı veya alımı, enerji kaybı, derin bir yorgunluk hissi, aşırı yavaşlık ile vücutta ağrılar da olabilir.
Ergenlikte dönemin özelliklerine bağlı olarak daha farklı tepkiler de görülebilir. Ergen, geleceğine ve dünyaya dair olumsuz düşünceler, bakış açıları geliştirebilir ve buna bağlı olarak tutumları da değişir. Çeşitli riskler alarak, duygularını davranışlarla dışa vurarak, daha önce hiç yapmadığı şeyleri yaparak sıkıntılarını boşaltmaya çalışır. Ergenin anne babasıyla dönem gereği olan çatışmaları daha da artabilir. Eğer travmatik yaşantıdan sonra çeşitli sorumluluklar almak zorunda kalırsa bunun etkisiyle yetişkinliğe erken girebilir.

Bir Yakının Ölümü, Anne Babanın BoşanmasıÇocuğu derinden etkileyen olayların başında bir yakınının ölümü gelir. Soyut düşünce gelişmemiş olduğundan küçük çocuklar, ölümü tam manasıyla kavrayamazlar. Ölüm 3–4 yaşında uzun bir yolculuk, 5–6 yaşında ise uzun bir uyku, kımıldamadan yatma anlamını taşır. Yani çocuk bu dönemde ölümü geri dönüşü olan bir olay olarak algılar. 5 yaşından sonra ölümle hastalık ve yaşlılık arasında bir ilişki olduğu kavranmaya ve ölüm korkutucu hale gelmeye başlar. Çocuk, “ölüler toprak altında nasıl kımıldar, ne yer, içer, nasıl hava alır?” gibi sorular sorar. Okul dönemindeki çocuk ise ölümün yaşamın sonu olduğunu ve geri dönüşü olmadığını kavrayabilir. Ölümün yetişkinler düzeyinde tam olarak kavranabilmesi soyut düşünmeye geçişle ergenlikte gerçekleşir.

Destekegitimi
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.