3 ARALIK DÜNYA ÖZÜRLÜLER GÜNÜ
Bir 3 Aralık daha geldi; konuşma metinleri hazırlanıyor, tören düzenleme birimleri oluşturuluyor, ağlamaklı konuşmaların sonunda gözyaşı fırtınası, duygusal triplerle süslenmiş orta oyunlarına dönüşecek bir sahne bütün zamanlarda yinelendikçe yineleniyor.
Sosyal devlet cephesinde yeni bir şey yokken, vatandaş cephesinde tam bir bilgi yoksunluğu, dış dünyadaki örneklerden uygulamalardan, teknolojik değişimlerden engelli yaşamına düşen payın gidişatından habersizlik devam ediyor.
Yaşamın tüm alanlarında yoğunlaşarak süren fırsat eşitsizliklerinden büyük payı da engelli yurttaşlarımız alıyor. Sağlık, eğitim, istihdam, sosyal güvenlik gibi temel sorunlarda umutsuzluk ve kadercilik engelli cephesinde daha yaygın.
Bu gün gelinen noktada, ailenin çocuğunu gelecekte emanet edeceği bir kurum kuruluş hayalinden vazgeçmiş durumdadır. Bunun yanında Engellilere yönelik sosyal etkinlikler, gelişim terapileri ve sosyalleşme programları ne yazık ki yararlanılabilecek düzeyden çok uzaktadır. Bu programlar ne ekonomik açıdan ne de yeterlilik anlamında gelişmiş düzeyden çok uzaktadır.
Özel Eğitim uzmanları yetersiz sayıda ve donanımdadır. Çağımızdaki gelişim ve yeni uygulamalarla donatılacak bir altyapıdan uzak bir personel politikası izlenmeye devam etmektedir. Alanların spesifik özellikleri dikkate alınmadan hazırlanmış akademik programların da etkisi azımsanmayacak denli fazladır.
Özel eğitim okullarına yönlendirmede ciddi bir sorun vardır. Yönlendirme işlemini yapan birimlerin özerklik alanı, bilgisayar yazılımıyla sınırlı hale getirilmiş, özel eğitimin, “özel” niteliği genelleştirilerek algoritma vb. insan unsurundan ayıklanmış yazılımların insafına(!) bırakılmıştır. Yönlendirmeler ve yerleştirilmeler isabetli olsa bile engellinin kendisini “sorun daha yeni başlıyor “ türünden bir ifadenin ortasında bulacağı kesindir. Kurumlar ne yazık ki idarece ve eğitimcinin yapabilecekleri ile sınırlıdır.
Sorunlar can sıkıcı şekilde devam ediyor. Çözüm önerilerini bir bir sıralayabiliriz ama kimsenin bizi dinleyeceğini sanmıyoruz. Öyleyse tek çözüm, sivil toplum oluşumlarının sorunlarına sahip çıkacak yapıya bürünmesini beklemek.
Belki dinleyen ya da tartışmaya açan birileri olur diye;
Sorunlar:
Kurumlar(Uygulamanın merkezindekiler)
Programlar, müfredat vs.
Eğitimciler, çalışanlar, gönüllüler
Okullar
Tıbbi tanı Merkezleri
RAM(Rehberlik ve Araştırma Merkezi)
Çevre
Gibi başlıklar altında toplanabilir.
Çözüm ise en azından başlıklara göre ivedi davranış gerektiren bir önlem ve uygulama çözüm paketinden geçmektedir. Örnek olarak, okulların teknolojik donanımı, personel yeterliliği sağlanmalı. Personel diğer alanlardan daha çok olmak üzere yeni gelişmelere yönelik olarak hizmet içi eğitim programlarına tabi tutulmalıdır. Bu tür okullarda görev yapan çalışanların başta erken emeklilik hakkının sağlanması olmak üzere, yıpranma ile ilgili olarak sosyal ve iktisadi sorunların giderilmesi hedeflenmelidir.
Tıbbi tanılama merkezlerinin raporlamada ortak dili kullanmaları, yönlendirme ile ilgili birimlerin işini daha objektif kriterlere göre yapmasına önayak olacaktır.
Sorunları ve çözümler elbette ki çok ve ayrıntılı aktarılabilir. Biz, Destek Eğitimi yazar takımı olarak sadece sorunların varlığına kısaca değinmiş olduk. Gelecek dönemlerde sorunların ve çözüm yollarının olduğu inceleme yazılarımızla birlikte olacağız.